Vj Bülent Bu röportajı verdikten sonra gözüm arkada kalmaz
Mono Elektrik

14 sene boyunca Kral TV’de VJ olarak canlı yayınlara çıktı. O, bir gece İstanbul’daki evini kapattı ve gitti… Evet, Bülent Çarıkçı nam-ı diğer VJ Bülent’ten bahsediyorum. Güzel yürekli canım dostumdan bahsediyorum. Dost kavramının arkadaşlıktan çok daha farlı olduğunu düşünüyorum. Dost bence hakkımda arkadaşımdan daha çok şey bilen ve bu bildiği şeyleri de sonsuza kadar benim iyiliğim için saklayan kişidir. Ayrıca dost olmak için uzun yılları bir arada geçirmeye de gerek olmadığını düşünüyorum. Çok sayıda arkadaşınızdan sonra tanıdığınız biri de sizin çok iyi bir dostunuz olabilir. İşte VJ Bülent’le aramdaki ilişki tam da böyle… Birbirimizi tanırdık ve gecelerde zaman zaman da karşılaşırdık. Hatta o gecelerden birinde çekilmiş bir fotoğrafımız da var. Bülent’le çok sayıda arkadaşımdan sonra samimi oldum ama hepsinden daha iyi dostum oldu. O gerçek bir dost… 90’lı yılların efsane sunucularından VJ Bülent, herkes tarafından merak ediliyor ve çok özleniyordu. Bende, 90’lı yılları hâlâ radyolarda ve yaptığı albümlerle yaşatan tek isim olan Bülent Çarıkçı nam-ı diğer VJ Bülent’le, çok özel bir söyleşi yaptım. Söyleşide zaman zaman kahkahalar atan VJ Bülent, zaman zaman da gözyaşlarına boğuldu ama çok içten ve samimi açıklamalarda bulundu. Şimdilerde Yunanistan’ın Selanik şehrine bağlı bir köyde sakin bir hayat süren VJ Bülent’in, orada çok büyük bir bahçesi ve üzüm bağları da var. Makyajsız ve kostümsüz fotoğraf vermeyen Bülent ilk kez domates ve biberlerini toplarken çekilen fotoğrafını da benimle paylaştı. Röportajımızı yaptığımız gün köyde soğan toplama zamanıydı ve Bülent hem soğanlarını topladı, hem de sorularıma cevap verdi.

İşte o röportaj:

Canım Bülent’ciğim, annenin senin için çok değerli olduğunu biliyorum. Anneni kaybetmen seni çok derinden sarstı. Anneciğinin mekânı cennet olsun, Allah sana sabırlar versin inşallah. Bu süreçte çok zor günler geçirdiğini biliyorum ve acını gönülden paylaşıyorum. Anneleri yaşarken kıymetini bilmeyenlere örnek olması için, yaşadığın bu süreçten biraz bahseder misin?

Hiç durmadan her gün ağladım ve ne zaman bitecek diye soruyordum. Herkes bana geçecek, kurtulacaksın bu duygudan dediler ama olmadı. Hep ağladım. (Ağlıyor) 3. haftanın sonunda dedim ki herhalde ben yaşlanana, ölene kadar hep ağlayacağım. Hiç durmadım, hiç durmadım. Sadece halalarım, teyzelerim, teyze çocuklarım, dayı çocuklarım ve hala çocuklarım vardı yanımda. İnsan kendi acısı ile kalıyor. İçimdeki acı kaldı. İstanbul’dan taşınmıştım. Biz balkan göçmeniyiz. Yunanistan Selanik… Bizim bir ayağımız Selanik’tedir, bir ayağımız Trakya’da… Babam kaldı sadece. Kardeşim yok, evin tek çocuğuyum. Bu duyguyu sadece yaşayan bilir! Dilim tutulsaydı da anneme öf demeseydim. “BU RÖPORTAJI VERDİKTEN SONRA GÖZÜM ARKADA KALMAZ”

Vasiyetini yazdığını ve noterden de tasdik ettirdiğini duydum. Bunu biraz anlatabilir misin?

Evet, aynen öyle. Bunu ilk kez söylüyorum, vasiyetimi şimdiden yazdım, her şeyimi hallettim. Diyeceksiniz ki, zaten noterdekilerde dediler. Bu yaşta? 18 yaşında değilim dedim. Aynı zamanda yaşın 18’i de yok. Gencecik çocuklar ölüyor. İnsanlar ölüyor… O yüzden bunun doğru olabileceğini düşündüm. Olması gereken buydu. 3’e böldüm. Başka da bir ayrıntı söylemek istemiyorum ama çok değerli bir 3’e bölme oldu bu. Onur’cuğum, sana bu röportajı verdikten sonra bugün ölsem yüreğim gam yemez, gözüm arkada kalmaz yani. Her şeyimi planladım. Bu kafaya, bu duyguya nasıl geldim? Anneciğimin aniden vefatı ile geldim. Anneciğimin altınları vardı, anneciğimin ayakkabı koleksiyonu vardı, anneciğim çantaları vardı… Belki 50 çantası, 100 ayakkabısı… Hepsi kaldı, kaldırıma koyduk. Hepsi yepyeniydi. Adetten biri vefat edince kaldırıma koyarlarmış. Her şeyini kaldırıma koyduk insanlar alsın diye. Adet böyleymiş. Sonra herkese dağıttık kıyafetlerini, ayakkabılarını… (Ağlıyor) Hiç unutamıyorum, atlatamadım. 2,5 sene geçti… Her şey birden bire olduğu için bende hazırlık yaptım ve vasiyetimi yazdım. Yazdım yani… Doğru olduğuna inanıyorum… Kesinlikle… (Ağlıyor) Hiç kimsenin hiçbir şeyi de hak ettiğini düşünmüyorum. Hiç kimsenin! “ÇOK PİŞMANIM! KEŞKE BU KARARI 20 SENE ÖNCE VERSEYMİŞİM…” Bir kaynaktan da senin Türkiye’yi terk ettiğini,

Yunanistan’da bir köye yerleştiğini ve orada köy hayatı yaşadığını duydum. Bu doğrumu?

İstanbul’dan 8 sene önce ayrıldım. Ayrılmamın sebebi anneciğimin yanında olmak, babamın yanında olmaktı. İstanbul'dan ayrılınca direk Yunanistan'a gitmiştim. Hem Yunanistan'da hem de Edirne'de evimiz olduğu için, 6 ay Yunanistan'da 6 ay Edirne'de yaşıyordum. Senelerce çalıştım artık onların yanında olmak istedim. Keşke bu kararı 20 sene önce verseymişim… Para, mal mülk, şöhret… Bunların hepsi ne kadar boş… Çok pişmanın… Keşke seneler önce ayrılsaymışım İstanbul’dan. Annemin babamın yanına gelseymişim. Çok üzgünüm… İyi ki de son 6 senemizi beraber geçirmişiz. Meğerse o 6 sene son senelerimizmiş. Hayat bitiyor. Benim içinde bitecek. Bir gün benim öldüğümü de duyacak herkes. İşte duyanlar… Çok önemli bir şey değil yani… Herkes dünyaya geliyor gidiyor. Tabii beni ilgilendiren tek şey annemin gitmesi. Benim için dünyada her şey bitti, kapandı kapılar. Tiyatro’dan Kral TV’ye… Bülent’ciğim, biraz o yılları anlatır mısın? Çok güzel yıllardı. Kral TV’de çalışmak. Hiç unutamayacağım. İyi ki de çalışmışım. Şu anda emekli oldum ama emekli maaşımı almak için 1,5 senem var. Emeklilikte yaşa takılanlardanım. Allah ömür verirse o parayı bende görmek isterim. Çünkü hakkım! İlk maaşımla sevdiklerime küçük hediyeler alacağım ve en çok da sokak hayvanlarını doyuracağım. Zaten hep yapıyorum bir şeyler. Az ya da çok. Benim de bir tane evladım var. Kediciğim var. İstanbul’dan getirdim. O benim değerli evladım. Benimle beraber. O benim için en değerli şey.

Kediciğin ismi nedir acaba?

Kedimin adı Madonna. Madonna’yı çok seviyorum. O benim çok değerli…

İlk canlı yayınını hatırlıyor musun?

Hatırlıyorum. Tiyatrodan koşarak, tiyatro kostümü ile yetişmiştim. O zaman bir müzikalde oynuyordum. O müzikalden kostümümle koşa koşa gittim. Çok güzeldi. İlk canlı yayınım oydu. Telefonlar, fakslar kitlenmişti. Fakslar vardı o dönem. Herkes şaşırmıştı… Kostümüme, makyajıma ve kıyafetime çok büyük bir ilgi olmuştu, ilgi ile izlemişlerdi.

O yıllardaki televizyonculukla şimdiki arasında neler değişti?

Televizyonculuk, radyoculuk hepsi çok değişti. İnsanlar değişti, patronlar değişti. Türkiye’deki televizyon anlayışı değişti. Artık eğlence ve müzik programı kalmadı. Şu anda var olan bir tek şey siyasi tartışma programları. Sanki hayatın her alanında herkes her şeyi bilmek zorundaymış gibi. Herkes siyaset konuşuyor. Sadece boş boş konuşuyorlar. Ne siyasetten anlıyorlar, ne ekonomiden… Konuşuyor halk… Ekonomiden ve siyasetten anlasa, parasını yönlendirir aç kalmaz. Kendini toplarlar. Herkes maddi ve manevi berbat durumda ama herkese sor siyaset konuşuyor, herkese sor ekonomi konuşuyor. En üzüldüğüm konu müzik eğlence programlarının bitmesi. 90’ları güzel yapan buydu. Neşe vardı, mutluluk vardı. Şimdi hiçbiri yok. “BUNU ÖMÜR BOYU ANLATACAĞIM”

Kral TV ekranlarında çok sevildin. Hatta Ajda Pekkan’ın seni dudağından öptüğünü duymuştum. Bu konuyu biraz anlatır mısın?

Evet, Ajda Pekkan olayı… Benim için çok güzel bir anıdır bu. Hiç unutmuyorum. Bana karşı duyduğu sempati ile alakalı bir şeydi. Ben bunu Mesut Yar’ın programında bahsetmiştim. Yanımda Sacit Aslan vardı ve beni ti’ye aldı ama gerçekti. Magazini sadece o bilir ya? Sacit Aslan, “Ajda Pekkan seni mi öptü dudağından” diye bir aşağıladı canlı yayında. Niye ben öpülemez miyim? Çirkin kurbağa mıyım? Hiçbir zaman unutamıyorum. Gerçek yani… Ayşe Ersayın vardı. Ajda Hanım’ın hem sağ kolu hem de yönetmeniydi. O beni tanıştırdı. Rumeli Hisarı konserine gittiğimizde kulise götürdü beni Ayşe Hanım. Nurlar içinde yatsın Ayşe Ersayın… Kulisin kapısını açtık Ayşe Hanım, “Ajda’cığım bak sana kimi getirdim” dedi. O zaman tabii Kral TV’deyim ve herkesin beni konuştuğu dönem… Ajda Hanım, “ Bülent’ciğim sen misin?” dedi. Makyaj koltuğunda oturuyordu. Nasılsınız Ajda Hanım demeye kalmadı ve beni oturduğu koltuktan döndü ve dudağımdan bir buse kondurarak öptü. Benim için çok büyülü bir an ve unutamıyorum. Bende bunu bütün iyi niyetimle televizyonda anlattım. Ajda Hanım’ın bana bir sempatisi var ki demek ki bir buse kondurdu ve “Sen kova burcu değil misin Bülent’ciğim?” dedi. Ben şok... Ben kova burcuyum ve Ajda Hanım’da kova burcudur diye yayınımda bahsetmiştim. Demek ki o anonsumu duymuş benim. Çok mutlu olmuştum, mutluluktan uçacaktım. O günü hiç unutamıyorum. Sevgi ile tekrar Ajda Hanım’ı öperim, sarılırım. Sacit Aslan inanmasa da ömür boyu da anlatacağım bunu. Her halde onu kimse öpmedi… “TÜRKİYE’DE TANIŞMADIĞIM KİMSE YOK”

Kral TV’de birçok ünlü ismi anons ettin. Anonsunu beğenmeyip sana tepki gösteren isimler oldu mu?

Bugüne kadar bir tek kişi oldu. İğrenç biridir ismi lazım değil. Şu anda da hala piyasada. Bir tek o ama %99 hep sevgiyle ve saygıyla karşılandım. Hep güzel cümlelerle… Sezen Aksu’dan Zerrin Özer’e kadar, Yıldız Tilbe’den Leman Sam’a kadar, İlhan İrem’den Seyyal Taner’e, Tarkan’dan Hande Yener'e kadar herkesle tanıştım. Kral TV sayesinde ben hayal ettiğim ve sevdiğim insanlarla tanıştım. Türkiye’de tanışmadığım, evlerine gitmediğim ya da bana gelmeyen, görüşmediğim, çay kahve içmediğim ya da dost olmadığım kimse yok. Çok iddialı bir laf ediyorum değil mi? Kimse yok! O yüzden çok mutlu ve bahtiyarım ama dediğim gibi biri vardı. O hala da piyasada. Nefret ettiğim biri. Aramıştı beni, “Ya beni niye böyle sunuyorsun. Erol’a söyleyeceğim seni.” Erol Köse’nin sanatçısıydı. Bende Erol Bey’e istediğinizi söyleyebilirsiniz. Ben herkesi eşit mesafede sunuyorum dedim. İşte ben koskoca Erol Köse’nin sanatçısıyım, beni niye sunmuyorsun? İğrenç, avam, varoş… Onu her gördüğümde televizyonu kapatıyorum.

“TİYATRO HER ZAMAN ALTINDIR”

Müşfik Kenter, Cihan Ünal, Zeliha Berksoy gibi çok değerli hocalardan dersler aldın... Çok değerli hocalarım…

Evet, ben Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü mezunuyum. Ben daha konservatuvar yılları başlamadan önce Yıldız Kenter’in öğrencilerinin arasına gitmiştim. Rica etmiştim, hocam derslerinize girebilir miyim diye. Öğrencisi değildim. Sağ olsun kırmadı beni. Nurlar içinde yatsın, hakkını helal etsin. Yani ben Kenter ailesinin iki değerli hocasından da dersler almış biriyim. İkisi de hocam oldu. Çok severim onları ve çok saygıyla anarım.

Günümüzde tiyatroya olan ilgi sence yeterli mi?

Tiyatroya ilgi bence hiçbir zaman bitmez. Genç kuşakta bazıları çok ilgili, bazıları çok ilgisiz. Zaten ilgili olanlar tiyatro dünyasının içinde buluyor kendini. İlgisiz olanlar zaten hayat boyu ilgisiz. Bir bilet bile alıp gitmeyen insanlar. Bende hep vardı. Köydeyken bile vardı. İyi ki tiyatro var. Mutsuzluklarımı tiyatro ile geçiştirdim. Mutluluklarımı öyle… Çok ağladım, çok zırladım zamanında tiyatroyu kazanabilmek için ve kazandım. Güzel yıllar… Tiyatro her zaman altındır. Hiçbir zaman karalanmaz, hiçbir zaman yok olmaz ona çok eminim. O yüzden çok mutluyum. İyi ki tiyatro var, tiyatro şifahanedir. 

Dizilerde de oynadın…

Tiyatro, sinema, dizi hepsinde var oldum. Birçok dizi de oynadım. Ruhsar, Avrupa Yakası, Ayrılsak da Beraberiz gibi… Anlat İstanbul gibi sinema filmlerinde, çok güzel projelerde var oldum. Güzel bir dönemdi.

Tiyatro ve televizyon ikilisi arasında içinde olmaktan mutlu olduğun, sana en çok keyif veren hangisi oldu?

İkisi de ayrı ayrı keyif veriyordu. Tiyatro sahnede birebir seyirci ile sunuculuk ise televizyonda sanki seyirci varmışçasına, bir kameraman ve ben sanki böyle milyonlara sesleniyormuşçasına konuşuyordum. Bu yüzden sanırım televizyon daha çekici geliyor bana.

Setlerde yaşadığın sorunlar oldu mu?

Dizi setlerinde sevdiğiniz insanlarda olabilir, sevmediğinizde… Beni sevmeyen insanlar oldu. Benim de sevmediğim insanlar oldu ama hep sevgiyle karşılandım ve setlerden hep mutlulukla ayrıldım. Hiçbir sette bir olayım yoktur. Kimseyle takışmam, uyumluyumdur. İyi çalışırım. Kuralcıyımdır. Bir tanesi var çok ünlü değil ama hâlâ piyasada. Kötü davranmıştır bana setlerde. Ne yapabilirim? O da kendini yırttı ama bir şey olmadı yani. Kötü yürekli birisidir. Sadece o yani. Herkesin vardır böyle iyi kötü anıları, sevdiği ve sevmediği insanları. Var! Yapılabilecek bir şey yok… İnsanlar birbirlerini çok severler ya da çok sevmezler. Doğal yani… Haluk Bilginer’le de oynadım. Türk tiyatrosunun çok değerli ismi Tuluğ Çizgen, Suzan Aksoy, Okan Bayülgen… Birçok insanla karşılıklı oynadım. Onlar gerçekten özel insanlar…

Başarılı bir oyuncu olarak Türk sineması hakkında neler söylersin?

Türk sinemasının evrilerek değiştiğini, büyüdüğünü hissediyorum. Sinemadan da tiyatrodan da Hiç umutsuz değilim. Çok güzel oyuncularımız var. Çok da değerli yönetmenlerimiz var. Bence harika… Hikâye kurtarır sinemayı. Yeni Türk yazarlar ve hikâyeler çıktıkça bence harika şeyler çıkıyor ve çıkacaktır. Ben gurur duyuyorum. Ben internet izlemem. Biletimi alırım sinemada izler ve mutlu olurum. Benim için değerli olan odur. Sinema muhteşem bir şey…

“YILDIZ TİLBE’NİN HAKKINI ÖDEYEMEM”

VJ Bülent’in yeni projeleri var mı? Buradan hayranlarına bir sürprizi olur mu acaba?

8 aydır bir İstanbul radyosu olan Radyo 34’te çalışıyorum. 90’lar çalıyorum, 90’ların sanatçılarını, starlarını ağırlıyorum. Bu beni çok mutlu ediyor. Ayrıca bir sürprizim de var. Yıldız Tilbe ve Murat Güneş’le çalıştım. İkisinin de harika şarkıları var. Bir single çalışması sürprizim var ve klip çekmek için İstanbul'a gelmeye gün sayıyorum. Hem sevgili Murat Güneş’e, Can Damarım’ı da o yapmıştı. Hem de sevgili Yıldız Tilbe’ye teşekkür ediyorum. Yıldız’ın vokallerde bana muhteşem bir desteği oldu. Yıldız Tilbe ile aynı şarkı da söylemek, beni dünyanın en mutlu eden şeylerinden birisi olacak. Single’ı kısmetse kışın çıkaracağım. Çok güzel bir aşk şarkısı. Şarkı 90’lar kokuyor. Umarım sevilir. Çünkü şarkım da Yıldız’ın da sesi var ve şarkıma muhteşem bir değer kattı. Yıldız Tilbe’nin hakkını ödeyemem.



Ropörtaj: Onur AKAY

endeep yatay

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!